• Türkçe
  • English
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
ARA
"Zeytin Alanlarımızın Geliştirilmesi Daha İyi Bir Seçenek Olabilir!"
07 Haziran 2017 Çarşamba
 
 
“Zeytin Alanlarımızın Geliştirilmesi ve Küresel Hedef Tayin Edilmesi
Milli Gelir Üretiminde Daha İyi Bir Seçenek Olabilir!”
 
 
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda geçtiğimiz günlerde kabul edildi. Tasarıda yer alan ve zeytinlik arazilerin bu vasıftan çıkarılarak üzerinde sanayi ve maden tesisleri kurulmasına imkan tanıyan maddelerine ilişkin Manisa Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Özkasap değerlendirmede bulundu.
 
Konuya ilişkin değerlendirmesinde; Tasarının, 26/1/1939 Tarih ve 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun, günümüz şartlarına ve ekonomik kalkınma hedeflerine uyumunun sağlanması ile zeytinlik sahaların geliştirilmesi, korunması ve verimli kullanılmasına yönelik düzenlemeler getiriyor olsa da, Komisyonda kabul edildiği şekilde yasalaşması halinde tarıma dayalı ekonomi ve toplum sağlığı adına halen bazı soru işaretleri içerdiğini ifade eden Başkan Sadık Özkasap ayrıca şu hususlara dikkat çekti:
 
“- 3573 Sayılı Kanunun 20 nci Maddesinde yapılan değişiklikle, İl Zeytinlik Sahaları Koruma Kurullarının oluşturulması öngörülüyor. Kuruldan izin alınmadan yapılacak zeytin ağacı sökme ya da kesmeleri için belirlenen ceza ise ağaç başına sadece 2 Bin Türk Lirası. Uzun vadede bir zeytinliği bu vasfından çıkarmaya varabilecek bir takım yanlış uygulamalar için tasarıda yeterli önlem alınmış gibi görünmüyor. 
 
Yine 20nci Maddede yapılan düzenlemede; (Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede, zeytinliklerin bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyasal atık oluşturacak tesis, yapılamaz ve işletilemez. Ancak, alternatif alan bulunmaması ve kurulun uygun görmesi şartıyla Bakanlıklarca Kamu Yararı Kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu yetkisini gerektiğinde Valiliklere devredebilir.) deniliyor. İlk cümle 1939 Tarihli Kanunda olduğu gibi zeytinlikleri korurken, "Ancak" diye başlayan diğer cümle konunun tüm hassasiyetlerini yine uzun vadeli olmama ihtimali bulunan Koruma Kurulu’nun sorumluluk ve inisiyatifine bırakıyor.
 
20nci Maddede yapılan düzenlemede ayrıca; Kamu yararı kapsamındaki yatırımları yapanların,  bu faaliyetlerini izin amacına uygun, çevre ve zeytinlik sahalarına zarar vermeyecek şekilde yürütmekle, oluşabilecek zararı telafi etmekle ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlü oldukları belirtiliyor. Fakat betonarme zeminli bir tesisin girdiği hiçbir tarım arazisinin eski vasfına dönebilmesinden bahsedilemez. Ege’de 200 yıllık, 400 yıllık hatta 1000 yılın üzerinde kök salmış ve halen mahsul veren zeytin ağaçları var. Bugünün genç ağaçları da geleceğin asırlıkları olmalı. Aynı zamanda kültür ve tarih mirası olan bu ağaçların yaşatılması esas yükümlülüğümüz olmalı. Çünkü 100 yılların telafisi yok.
 
Ekonomimizin büyümesi ve kalkınma için elbette sanayi kollarına ihtiyacımız var. Fakat tasarının amacı milli gelir üretiminin desteklenmesi ise, sanayi gelişiminin tarım aleyhine gerçekleşmemesine de dikkat etmek gerekir. Zira tüm sektörlerin malum işleyiş yapısı gereği; Tarıma dayalı üretimimiz en az ithal girdiyle cari açığa karşı en etkili ve katma değerli çare ürettiğimiz ekonomi alanımız. Toprağımız var olduğu sürece de ekonomik döngü bu şekilde devam edecektir.
 
İlgili Meslek Kuruluşu ve STK’ların görüşlerinin dikkate alınmasıyla Komisyon, tasarıda yer alan önemli bir risk konusunu ise metinden çıkardı. Tasarıda, “Zeytinlik Saha” 1 dekar alanda en az 15 kültür çeşidi veya yabani zeytin bitkisinin bulunduğu alan olarak tanımlanıyordu. Düzenleme ile dekar başına 15 zeytin ağacının bulunmadığı alanlar zeytinlik tanımının dışında bırakılıyordu. Türkiye'de genel olarak dekar başına ortalama 10-12 zeytin ağacının bulunduğu dikkate alındığında ise zeytin alanlarımızın büyük bir kısmı kağıt üzerinde bu vasfını kaybediyor ve koruma önlemlerinin dışında kalıyordu. Bu tanımlamadan vazgeçilmesi yerinde bir karar oldu.
 
Dolayısıyla, tıpkı bu düzeltmede olduğu gibi; Bu tasarının düzenleme konularından zeytin alanlarının tamamen çıkarılması, bütünsel milli gelir üretiminde daha iyi bir seçenek olabilir. Akdeniz havzasında zeytin ve zeytinyağı üretiminde lider olmayı hedefleyebileceğimiz bir üründe, bu yönde ve eskisinden daha etkili olmayı gözeterek çalışabileceğimiz alanlarımızı daraltabilecek uygulamalardan kaçınmak daha iyi bir tercih olabilir.
 
 
Zeytinin insan sağlığına sağladığı ve uzmanlarının kamuoyuna sıkça hatırlattığı faydalarını ise tekrar belirtmeye gerek yok. Mesele bu besin ve şifa kaynağından toplumumuzun daha fazla yararlanabilmesinin sağlanması. Bunun yolu da daha fazla üretim, daha fazla arz…”